Print Al |
Dört çocuklu fakir bir ailede dünyaya gelen 64 yaşındaki Kızıltaş'ın kendi ifadesiyle, yapmadığı iş kalmamış. Kimi gün sokaklarda şerbet satan, kimi gün inşaatlarda amelelik yapan, kimi gün lokantalarda bulaşıkçılık yapan Kızıltaş, kendi işini kurmadan önce çalıştığı fabrikaya ortak oldu. Kızıltaş daha sonra da onlarca kişinin çalıştığı işini kurdu. Pamukkale Halıcılık’ın sahibi Habip Kızıltaş’ın şimdilerde 65 kadar çalışanı bulunuyor. Yıllık cirosu 20-25 milyon lira olan Kızıltaş, 1993’den bu yana da Denizli’nin vergi rekortmenleri listesinde ilk üçte yer alıyor. Bu yıl ödediği gelir vergisi ise 1 milyon lira dolayında. Hikayesini anlatmaya “Çok fakir bir ailede dünyaya geldim” sözleri ile başlayan Kızıltaş ile yaptığımız görüşmede, 64 yıllık hayatını kimi an heyecanlanarak, kimi an hüzünlenerek anlattı: “Denizli’ye bağlı Baklan köyünde dünyaya geldim. Dört kardeştik. Ailem çok fakirdi. Tarlamız yoktu. Bir harman vakti öğüttüğümüz buğday diğer harmana yetişmezdi hiçbir yıl. İlkokul zamanında kahvehanelerde karlı şerbet satıyordum. Odun kömür taşıdı harçlık çıkardı Bizim köyde ortaokul yoktu. Bunun için Çal ilçesine gitmek gerekiyordu. Babam, paramız olmadığı için beni gönderemeyeceğini söyledi. İlkokul öğretmenim araya girdi, Çal’a gittim. Derme çatma bir evde kalarak ortaokulu okudum. Okul harçlığı çıkarmak için hangi kapıda odun-kömür görsek taşımak için ev sahibini bulmaya çalışırdık. Eski dökük bir otobüs ile hafta sonları eve giderdim. Lise zamanı geldi maddi durumumuz yine aynı. Üstelik son sınıfta babam vefat etti. Kimi zaman pamuk çapaladım, kimi zaman inşaatlarda çalıştım. Sıvacılık dahi yaptım. Üniversite için İzmir’e gittim. Yine para yok sersefil durumdayım. Okulumun akşam bölümüne geçtim. Okula inşaattan gidiyordum. Kimi zaman da bulaşık yıkadım haftalığım 40 liraydı. Okula giderken giydiğim ceketi tanıdığım bir astsubay verdi bana. "Elbiselerim koktuğu için arka sırada oturuyordum" Derse girdiğimde anfide en arka sırada oturuyordum. Çünkü inşaatlarda çalıştığım, bulaşıkçılık yaptığım için elbiselerim ister istemez kokuyordu. Ben de arkadaşlarım rahatsız olmasın diye arka sırada oturuyordum. İlk senelerde hiç kitap da alamadım. Diğer öğrencilerin kitapları ile ders çalışıyordum. Küçük bir ev tutmuştum. Tuvaleti bile yoktu. Bir gün baktım yatağımın altı çürümüş. Rutubetten herhalde... Bu sefer yatağımın altına karton koydum. Bu sefil hayatımın değiştiği tarih 1967’dir. O tarihte İzmir’de bir muhasebe bürosunda çalışmaya başladım. Ücretim de iyiydi. Bana kalabileceğim ev bile verdiler. Para biriktirmeye başlamıştım. O sıra anamdan mektup aldım. Gelen mektupta babamın, bankaya 700 lira borcu olduğu yazılıyordu. Babamın borcu benim için namus borcuydu. Bu sefer gece gündüz çalıştım babamın bankaya olan borcunu ödedim.” Çalıştığı fabrikaya ortak oldu Habip Kızıltaş, daha sonra bir demir-çelik fabrikasında çalışmaya başlar. Kendi deyimi ile “O fabrikada canla başla çalıştım" diyen Kızıltaş, "Girdi maliyetlerinde tasarruf yaptırdım. Patronumun fabrikasında işleri 10 kat artırdım. Patronum daha sonra bana yüzde 12.5 hisse verdi. 10 yıl boyunca çalıştım. Daha sonra ben hissemin artırılmasını istedim ancak patronum hissemi arttırmadı ben de ayrılıp işimi kurma kararı verdim." 30 yıl önce işini kurdu Kızıltaş hisse artırımı talebi olumlu karşılanmayınca bu kez kendi işini kurma kararı verir. 1981 yılında halı işine başlar. Halı ticareti yapmak isteyen Kızıltaş'ın mal temini hiç de kolay olmaz. Bu durumu “İzmir’de bir halı fabrikası vardı. Ben üç yıl boyunca o fabrikaya gidip geldim. Ama fabrika sahibi bana mal vermiyordu. Hatta beni kovduğu bile oldu. 'Git sana mal vermiyorum' diyordu. Denizli’de saat 5’te otobüse biner saat 8’e İzmir’de olurdum. Fabrikaya gider güvenlik kulübesinde beklerdim. Fabrika sahibi benim pes etmeyeceğimi anlayınca, daha sona beni çağırdı bana mal vermeye başladı. Verdiğim çek ve senetlerin hiçbirinde sorun çıkmadı. Bu durumdan sonra bana istediğim kadar mal vermeye başladı” sözleri ile anlattı. 18 yıldır rekortmenler listesinde Kızıltaş 65 kadar çalışanını olduğunu, onlarca öğrenciye burs verdiğini ifade ederek “Bursçuluk başka bir şeye benzemez. Param olmasa gider hamallık yapar o bursları öderim. Çünkü o çocuklar bana güvenerek okula gidiyor” şeklinde konuştu. Ağlatan hikâye Habip Kızıltaş, 1993’den itibaren Denizli’de vergi rekortmenleri listesinde ilk üçe girdiğini hatırlatarak “Ömrüm yettiğince kazandığım her kuruşun vergisini ödeyerek yaşadığım topraklara hizmet olarak dönmesi için çalışacağım. Ben bugün sahip olduklarımı rüyamda görsem inanamazdım. Evi de arabayı da fabrikayı da sonradan gördüm ben. Benim hikâyemi dinleyen ağlıyor. Çünkü çok yokluk çektim” dedi. Kızıltaş iki kızı olduğunu her ikisinin de şirketinde çalıştığını söyledi. İş hayatına 1976 yılında atıldığını dile getiren Kızıltaş, şöyle konuştu: ''O zamanki patronum risk almaz, yatırım yapmaz biriydi. Küçük bir kapasiteyle çalışan bu fabrikayı 10 yıl içinde on kat büyüttüm. Gece gündüz çalışıyor, verilen hissenin bedelini fazlası ile ödüyordum. 1980 yılı sonunda 3 milyon lira param, bir dairem ve bir arabam olmuştu. Fabrikadan ayrıldım. 1981 yılı başında halıcılığa başladım. 30 yıldır durmak usanmak bilmeden çalışıyorum. 1993 yılında Denizli vergi rekortmeni oldum. 18 yıldır hiç aralıksız Denizli gibi Anadolu kaplanları arasında olan bir ilin vergi rekortmeniyim. Ömrüm yettiğince kazandığım her kuruşun vergisini ödeyerek yaşadığım topraklara hizmet olarak dönmesi için çalışacağım. Ayrıca maddi durumu kötü olan ve okumak isteyen çocuklarımıza da benim yaşadığım zorlukları yaşamamaları için burs vermeye devam edeceğim.'' |
Kaynak: Patronlar Dünyası , Link : #